12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ OKULUMUZDA BÜYÜK BİR COŞKUYLA KUTLANDI

12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ OKULUMUZDA BÜYÜK BİR COŞKUYLA KUTLANDI

 

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan ve Osman Zeki Üngör tarafından bestelenen İstiklal Marşı'mızın kabulünün üzerinden 103 yıl geçti. Her yıl 12 Mart tarihinde olduğu gibi bu yıl da Milli Marşımızın kabulü okulumuzda coşkuyla kutlandı.

 

20.03.2024 56

 

 

Üstün bir mücadele ve kahramanlıklarla kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Kahraman Ordumuza" hitaben yazmış olduğu şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.

 

     Milli Şairimiz ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk milletvekilleri arasında yer alan Mehmet Akif Ersoy, yazdığı İstiklal Marşı dolayısıyla verilen ödülü kabul etmeyip, "Milli Marş para ile yazılmaz" diyerek "Darül Mesai" adlı bir hayır kurumuna bağışlamıştır.

 

      İstiklal Marşı, tam bağımsızlık ve kurtuluş savaşı mücadelesi veren kahraman ordumuzun gösterdiği iman, inanç, cesaret, kararlılık ve hürriyet aşkını en güzel ve coşkulu bir şekilde ifade etmektedir.

 

       İstiklal Marşımızın içeriğinde bulunan duygu ve mana derinlikleri Milletimizin öz benliğini yansıtmaktadır. Dizelerde geçen bayrak, sancak, ezan, hak, şahadet, din gibi kelime ve kavramlar milletimizi var eden temel değerlerimizdir.

 

       Bizlere miras olarak bırakılan bu eşsiz eser ve şanlı Türk bayrağı, Milletimiz var oldukça; geleceğimize yön vermeye, kutsal vatanımızın semalarında ilelebet yankılanmaya ve dalgalanmaya devam edecektir.

 

20-03-202420-03-202420-03-2024

 

20-03-2024

 

İSTİKLÂL MARŞI

 

 Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

 Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

 O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

 O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...

Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin istiklâl!

 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va´dettiği günler Hakk´ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

 

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

 

Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli.

Bu ezanlar -ki şehadetleri dînin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,

Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na´şım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin istiklâl!

 

 MEHMET AKİF ERSOY